10/12/2024

Athens News

Yunanistan'dan Türkçe haberler

Nükleer enerji yeşil rüyaya karşı: ABD'den Balkanlar'a çeşitli ülkeler


Nükleer enerji güvenilir bir çözüm olmayı sürdürürken, yeşil kaynaklar da pek çok soruyu gündeme getiriyor. ABD, Fransa ve Balkanlar kanıtlanmış reaktörlere güvenirken, Almanya yeşil enerji idealleri uğruna risk alıyor.

Nükleer enerji: Amerika'dan Avrupa'ya ve Balkanlar'a – reaktörler ve deneylerle ilgili bir hikaye

Nükleer enerji, eski bir askeri dost gibi güvenilirdir, onlarca yıldır kanıtlanmış ve başarısızlığa uğramaz; yeşil teknolojilerle yapılan diğer deneyler ise altın dağları vaat ediyor. Görünüşe göre bugün nükleer enerji, siyah bir smokin papyon veya iyi bir deri sandalye gibi asla modası geçmeyecek tanıdık şeylerden biri olarak ele alınmalıdır. Amerika ve Avrupa'da bu “modası geçmiş” enstrümana farklı bakılıyor ve bu görüşlerin sonuçları oldukça ilginç.

ABD: Nükleer başarının sağduyu meselesi olduğu yer

Amerika hiçbir zaman atomu kaderine terk etmedi. Güneşin günün her saatinde parladığına ve rüzgarın planlandığı gibi estiğine dair hiçbir yanılsama yok. Güvenilir kapasiteye yatırım yaparak işlerini yapıyorlar. Daha önce nükleer enerji anıtsal, neredeyse teatral reaktörlerle ilişkilendirilirken, bugün küçük modüler reaktörler (SMR'ler) sahnede. Şık, kompakt ve bir o kadar da güçlü.

Oyuncular:

  • Google: İşin garibi, İnternet devi bile enerji israfının ciddi bir mesele olduğunun farkında. Veri merkezlerinin sorunsuz çalışmasını sağlamak amacıyla yedi reaktörün konuşlandırılması için Kairos Power ile temasa geçtiler. Proje bir tür gizli “çevresel gösteri” gibi görünüyor; Google'ın güneş panelleri yerine “yeni yürümeye başlayan çocukları” seçeceğini kim düşünebilirdi?
  • Amazon: Etkileyici bir şekilde atom alanına doğru ilerliyoruz. Energy Northwest ortaklığındaki dört reaktör artık sadece bir konsept değil. Onların görkemli bulut ideolojilerinin bile dünyaya, yani atomik dünyaya dayanması gerekiyor.
  • Microsoft: Microsoft gibi teknoloji şirketleri araştırma için uzmanları işe alırken, bir şey açık: Güneşe ve rüzgara bağımlı olmaktansa nükleer “dostlarının” gölgesinde olmayı tercih ediyorlar.

Ve sadece onlar değil…

Enflasyonu Azaltma Yasası (aerodinamik Amerikan formülasyonlarının en iyi geleneğinden gelen bir isim) aslında çok spesifik hedefleri takip ediyor: ülkeye istikrarlı, temiz ve güvenilir bir enerji tedarikini desteklemek. Yasa bağlamında nükleer enerji, Amerikan enerjisinin uzun vadeli sürdürülebilirliğinin sağlanmasında güvenilir bir ortak olarak görülüyor.

Avrupa: Yeşil sloganlar nerede – bir hırs meselesi

Şimdi Avrupa'ya geçelim. Burada yeşil idealler bazı yerlerde aşırı uçlara taşınıyor. Rüzgar türbinleri ve güneş panelleri hayalleri her köşeden duyuluyor, ancak herkes biliyor: Güneş zamanında doğmaz ve rüzgar her zaman beklediğiniz zamanda esmez. Ancak yine de Avrupa, sürdürülebilir bir geleceğin yalnızca yeşil coşku üzerine inşa edilebileceğine kendini ikna etmeye devam ediyor.

Fransa: istikrar adası

Fransa pek çok kişinin aksine nükleer enerjiye şöyle diyor: “Oui!” ve reaktör inşa etmeye devam ediyor. Sonuçta Fransızlar, atomun sadece enerji olmadığını, aynı zamanda komşularına tedarik etmelerine olanak tanıyan ekonomik bir fayda olduğunu da anlıyor. Kendi reaktör filonuzu enerji dengesinin %70'inde tutmak, pahalı Fransız parfümü kullanmak gibidir: bu onların tarzı ve bundan vazgeçmeyecekler.

Almanya: mantığın fikirler tarafından fethedildiği yer

Burada yeşil politika dalgası elinden gelen her şeyi silip süpürdü. Son reaktörler 2023'te kapatılacak ve artık her Alman evi sanki zorunlu bir ziyaret sözü vermiş gibi umutla güneşi bekleyecek. Yeşil bir geleceğe inanıyorlar ama kış geldiğinde yedek nükleer enerji olmazsa ne olur? Bu sadece bir ütopya değil, bazen hayallerin gerçeklerle desteklenmesi gerektiğine dair bir ders.

Finlandiya ve Büyük Britanya: Atomik Zihin

Finlandiya ve Büyük Britanya'da da sağduyu mevcut. Bu ülkeler atomun enerjiden daha fazlası olduğuna inanıyor; bu, gökyüzü bulutlu olduğunda evlerdeki ışıkların açık olacağının garantisidir. Finliler Olkiluoto-3 reaktörünü faaliyete geçirdi ve İngilizler Hinkley Point C'yi inşa ediyor – ve her iki insan da ayaklarının altında sağlam bir zemin olduğundan emin olmayı tercih ediyor.

İsveç: İlgi yeniden canlandı

İsveç bir zamanlar nükleer enerjiden vazgeçmek istiyordu. Ama zaman değişiyor. Yeşil enerjinin harika olduğu ortaya çıktı; ancak yalnızca güvenilir bir atomla birlikte kullanıldığında, özellikle de uzun vadeli planlar söz konusu olduğunda. İsveçliler bunu fark etti ve yeni projelere açık bir ilgiyle yaklaşarak eski reaktörlerinin ömrünü uzatmaya başladı.

İtalya: Seçim atomun lehine değil
İtalya, Çernobil'den sonra başlayan nükleer enerjinin terk edilmesiyle ilgili bir hikaye. İtalya, kamuoyunun da etkisiyle 1987'de yapılan referandumun ardından reaktörlerini kapattı ve yenilerinin inşasını yasakladı. 2011 yılında Fukushima'nın ardından ülkede, İtalyanların nükleer enerjiye karşı yeniden ses çıkardığı başka bir referandum düzenlendi.

Ancak modern İtalya, özellikle yeşil enerjinin yetersiz olduğu kış aylarında artan enerji talepleri ile karşı karşıyadır. İtalya şimdilik gaz ithalatının yanı sıra güneş ve rüzgar projelerine de güveniyor, ama kim bilir, belki de gerçekliğin bizi bu yaklaşımı yeniden düşünmeye zorlayacağı bir zaman gelir.

Balkanlar: Basit ama güçlü bir seçim

Balkanlar'da yeşil deneylere başlamak için aceleleri yok. Burada nükleer enerji güvenilir ve bağımsız bir geleceğe giden yol olarak görülüyor. Evet, Google ya da Amazon gibi milyar dolarlık bütçeleri yok ama atomun istikrar anlamına geldiği konusunda net bir anlayışa sahipler.

Sırbistan

Sırbistan'ın henüz nükleer santrali yok ama bu alana ciddi şekilde bakıyor. Rusya ile yapılan anlaşmalar sadece bir işbirliği değil, aynı zamanda atomun enerji yapbozunun bir parçası haline gelebileceği bir geleceğin ipucunu da veriyor.

Hırvatistan

Hırvatistan, komşu Slovenya'daki Krsko nükleer santralindeki hissesini elinde tutuyor. Eski güzel istasyon istikrar sağladığı sürece yeni yaklaşımlar aramalarına gerek yok ve şimdilik yeşil sıçramaların olmamasından oldukça memnunlar.

Bulgaristan ve Romanya

Kozloduy nükleer santraliyle Bulgaristan ve Çernavoda santraliyle Romanya nükleer enerjiye sıkı sıkıya tutunuyor. Genişlemeyi planlıyorlar ve Amerikalı ortaklarıyla ortak bir zemin buluyorlar, böylece gelecekte yeşil meslektaşları rüzgarı beklerken güvenilir bir enerji kaynağı olacak.

Yani bazıları güneşe ve rüzgara inançla bakarken, diğer ülkeler kanıtlanmış ve güçlü atom gücüne güveniyor. Yeşil sloganlar kulağa inandırıcı geliyor ama gerçek şu ki, hava değiştiğinde en kararlı çevreciler bile eski moda nükleer enerjiyi kullanabilir.

Yazarın görüşü: Önemli olan tarihin doğru tarafındayız, gerisi önemli değil mi?



Source link

Verified by MonsterInsights